- Muhterem sevgili Timurtaş Hoca efendi
(r.a)
Bilindigi gibi Timurtas (Uçar) Hoca efendi 20.01.2000
tarihinde saat 1.30'da Hakka yürüdü. Bizde Timurtas Hoca efendiyi unutmak
istemedik:
Kürsülerin haşmetli ve celalli
hocasıydı. Vaazlarını on binler dinlerdi. Ama hakkında peşi peşine davalar
açıldığında arkasında bir tek kimseyi bulamamıştı. Doğuda devletçi hoca diye
propaganda yapılırken, basın onu laikliğe aykırı davranmakla suçluyordu. Onlarca
davanın hepsinden de beraat etmişti. Allah vergisi bir hitabet ve bu
istidadını cami kürsülerinde değerlendiren bir vaiz. Vaazlarına koşan on
binlere, en girift meseleleri bile sular seller gibi anlatan zeki ve cesur din
adamı. Uğradığı haksızlıklar karşısında ise camileri dolduran on binleri yanında
bulamayan yapayalnız bir çile insanı. 2001 20 Ocak'ta Hakk'ın rahmetine kavuşan
Tarık Timurtaş Uçar'dan bahsettiğimizi sevenleri hemen tahmin etmiş olmalı. 1980
öncesinin sisli dönemlerinde verdiği vaazlarla ve elden ele dolaşan kasetleriyle
önemli bir boşluğu dolduran; ancak daha sonra pek ön plana çıkmayan 'Timurtaş
Hoca' meşhur; ancak layıkıyla tanınmayan bir isim.
Başarılı bir
öğrenciydi
1944 tarihinde Elazığ'ın Sivrice
ilçesi Uslu köyünde doğdu. Babası Bekir Uçar, İstanbul'da Demiryolları'nda
çalıştığından anne ve kardeşlerinden ayrılarak ilkokulu Haydarpaşa'da
Yeldeğirmeni İlkokulu'nda tamamladı. Kuleli Askeri Lisesi'ni birincilikle
kazanan Uçar, başarılı bir subay olabilirdi; ama kaderinde İstanbul İmam Hatip
Lisesi'ne kaydolmak ve başarılı bir din adamı olmak vardı. İHL'ye kaydolmasında
Fatih'te ikamet eden ilim adamlarının tavsiyeleri etkili oldu. İHL'de kıymetli
hocalardan ders aldı. Bunlar arasında Ömer Nasuhi Bilmen, Ahmed Davudoğlu, Mahir
İz, Peyami Safa, Ömer Kirazoğlu, Nihad Sami Baharlı, Nureddin Topçu gibi Türk
maarif tarihinde iz bırakmış isimler var. Uçar, kelamda mahir olduğu kadar
kalemde de mahirdi. İHL'de hocası Mahir İz'e ithafen yazdığı "Kelamda da mahiriz
/ Kalemde de mahiriz" beyti ile hocasının sevgisini kazandı. Okulu ikincilik
derecesi ile bitirdi. Okul arkadaşlarından o dönemde pek çok ilahiyatçı,
iktisatçı ve siyaset adamı yetişti. Diyanet İşleri eski Başkanı Tayyar Altıkulaç
ve başkan R. Tayyip Erdoğan, Uçar'la aynı sıralarda dirsek çürüttü. 1967
yılında Bağlarbaşı'nda bulunan Yüksek İslam Enstitüsü'nden mezun oldu.
Askerliğini yedeksubay olarak yaptı. 1970'te evlendi. İlk görev yeri olan
Malatya'da 6 yıl kaldı. Heyecanlı, coşkulu hitap tarzıyla dikkat çekti ve kalıcı
hizmetler verdi. Malatya halkınca çok sevildi, tanındı. Muş'a tayin oldu. Bir
yıl kadar görevden sonra müftü muavini olarak İstanbul'a atandı. Yeni Cami ve
Şehzadebaşı'nda 2 yıl kadar etkili vaaz ve irşadda bulundu. Bu arada birçok
ilçede ve camide vaazlara devam etti.
Çok
yargılandı; ama tek sabıkası olmadı
12 Eylül
1980 ihtilalinde tutuklandı ve ailesi aylarca nerede olduğunu bilemedi.
Sıkıntılı hayat dönemi bundan sonra başladı. Sıkıyönetim mahkemeleri, ağır ceza
mahkemeleri, devlet güvenlik mahkemelerinde 55 kez yargılandı. Malatya'da idamla
yargılandı. Ev aramaları, gözaltılar, göz hapsi ve yurtdışı yasakları
dolayısıyla 1992'ye kadar hac ve umreye gidemedi. Avukat bulabildiği,
bulamadığı günler oldu. Bazan bir günde iki duruşmaya çağrıldı. Vefat ettiği gün
bir evrak için adliyeye giden oğluna "Sabıka kaydına rastlanmamıştır" yazılı
belge verildi. Davaları hep beraatle sonuçlanmıştı. Avukat bulamayan babasının
hukuk mücadelesini minik bir çocuk iken izlemeye başlayan oğlu Tarık, azmetti
okuyup avukat oldu. Annesi Mevlüde Hanım bu olayı o zamanlar avukat bulmanın
mümkün olmadığını belirterek, "Herhalde Tarık'ımızın da hukuka yönelmesinin
sebebi bu." diye açıkladı. Bu arada idarî sıkıntı da başladı. Uçar, önce
Bilecik'e sürüldü, Artvin ve Bursa görevlerinden sonra, Şile'ye imam tayin oldu.
Ardından Beykoz Çavuşbaşı köyüne... Yıllar sonra Ümraniye ilçesine geldi. Cemaat
yoğun bir özlemle onu hep takip etti. Devlete hiç karşı çıkmadı. Karşı çıktığı;
bozuk sistem, adaletsizlikler ve zulüm idi. Ne üzücüdür ki Doğu Anadolu'da
aleyhinde 'devletçi hoca' diye propaganda yürütülürken, batıda basın yoluyla
devlete karşı imiş gibi gösterildi. Hakkında açılan davalar hep "laikliğe
aykırı propaganda yapmak" suçundan oldu. Vaazlarını kasede kaydedenler yurtiçi
ve dışında her yere ulaştırıp dağıttılar. Uçar, maddî olarak kaset satışlarından
hiçbir menfaat elde edememesine rağmen onlarca dava yine bu kasetlerden açıldı.
Ancak özel kayıt ve ticarî maksat olmadığından çoğundan beraat etti.
Babamın, kaseti satanlardan en fazla şu talebi olabilirdi: "Bari dava
açıldığı zaman sizin avukatınız beni de savunsun, yani benim de evrakımı takip
etsin, müdafaamda akıl göstersin, onu bile yapmadılar." (Onur Kaya / İSTANBUL
(cha)
Timurtaş Hoca'nın avukat oğlu Tarık: İstismar
ettiler
Kasetlerden köşeyi dönenler Uçar'ın
vefat ettiği gün vicdan azabını taşıyamayıp cenazesine geldiler. Naaşının
başında bekleyen avukat oğlu Tarık Yusuf'tan helallik dilediler. Sonrasını
Yusuf'tan dinleyelim: Cenazenin başında birkaç kişi geldi yanıma. Dediler ki:
"Biz sizin pederin kasetlerini çok doldurduk, yaydık, sattık, çok gelir elde
ettik. Hakkınızı helal edin." İsimlerini vermeyeceğim, tanınan insanlar da
var içlerinde. Ben de dedim ki: "Babamın hakkı geçtiyse kendisiyle
hesaplaşmanızda fayda var. Çünkü o bundan hep şikâyet etti. Evet o kasetler
belki bir hizmet ifa etti, yayıldı, satıldı; fakat onların hep sıkıntısı geldi
pedere. Hakikaten bu işten çok gelir elde edenler oldu. Çok profesyonelce
yaptılar bu işi. Mesela bizim pederin Şehzadebaşı'nda vaazı var. Avlusuyla
birlikte 7 bin, 10 bin kişilik bir cemaat toplanabiliyor. Cuma namazından önceki
vaazı kaydediyor adam kasede. Hemen götürüyor, Unkapanı İMÇ'de çoğaltıyor. Daha
tesbihat bitip de çıkana kadar hazırlıyorlar ve satıyorlar. Yapılan tetkiklerde
kasetlerin stüdyolarda doldurulmadığı hatta tahrifat bile yapılabildiği
anlaşıldı. Çünkü bazı devlet ve millet düşmanlığı yapan tipler, sağını solunu
keserek o konuşmaları istismar ettiler.
Muhterem sevgili Timurtaş Hocamızın Ruhuna Fatiha okumayı
Allah aşkına esirgemeyelim sevgili kardeşler ona çok dua edelim bizim üzerimizde
çok hakkı var!
Selam ve Dua ile
-
-
|